Emek dünyasının 1980’lerden sonra korkunç boyutlarda uğradığı hak kayıpları yanında “alt işler ” diyebileceğimiz sektörlere öncelikle göçmenler iş güçleriyle dahil olmaya başladılar.Ancak bazı sektörler kırsal üretimin can damarıydı.
Afgan Çobanlar Ankara 2016 Fotoğraf Bülent
Bu tespitlere bakarak, geriletilip ve bağımlı ekonomiler sınıfına sürüklenmemizin müessiplerini de tahmin etmek zor değil.
Ankara 2019 Fotoğraf : Bülent Han
Genç nüfus şehrin varoşlarına aktı
Büyük bir iş gücü kaybı söz konusuyken iletişim araçlarının artmasıyla kentin tüketim kültürünü modernlik gibi sunan kapitalizm, köylerde yaşayan genç nesli özellikle eğitimden mahrum bırakılmış kızların evlenme çağında tercihlerini yaparken kente yerleşme şartı damat adaylarını köyden kente göçerek, şehirlerde bulabildikleri işlerde çalışmaya zorladı.Yerinde gidip görüştüğümüz kimi sürü sahiplerinin genç oğulları evlenememekten şikayet ettiler.Gelin adayı genç kızların artık evlenmek istemediğini ve özellikle şehre yerleşmeyi ve gelin olarak şehre gitmeyi şart koştuklarını söylediler. Hızla genç nüfus şehrin varoşlarına aktı yeni varoşların da çoğalmasına neden oldu.Burası aslında başlı başına bir yazı konusu.
Sürülerin %85’i Afgan Çobanlara emanet edildi
Burada devreye giren Afgan Göçmenlerin, özellikle küçükbaş hayvancılık işletmelerinin devamlılığını sağlayacak bir hayati bir iş yaptıkları görülüyor. Neredeyse sürülerin %85’i Afgan Çobanlara emanet edildi. Pek çoğu kaçak yollarla ülkeye giriş yapan bu genç Afganların önemli bir bölümü bekar ve ülkelerinde evlenmek için para biriktirmeye Türkiyeye geldiklerini söylüyorlar. Ne garip değil mi?!!
Ankara 2016 Fotoğraf : Bülent Han
Bir süre sonra Jandarma baskınlarıyla toplanan Afgan Çobanların eksikliği, hayvancılıkta krize neden oluyordu ki özellikle Ankara Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin Çalışma Bakanlığı(o zaman ki adıyla) ve İç İşleri Bakanlığı nezdinde yaptığı girişimlerle bu sorun çözüldü.Afgan Çobanlar çok iyi bildikleri bu işi yapmaya devam ettiler, hayvancılığımız nefes aldı.Sürü sahiplerinin ağzından “çok çalışkan, sebatkar ve hayvancılığı bildiklerini, özellikle de “temiz ve iyi insanlar”ı hemen hemen hepsinin ağzından duyarak tanıklık ettim.Kendi gözlemlerim de bunları destekler nitelikteydi.
Ankara 2019 Fotoğraf : Bülent Han
Islak kontraplak parçalarını yakmaya çalışarak ısınmaya çalışıyorlar
Cevat 23 yaşında ve 1 yıldır Türkiyede. Diğerlerine nazaran daha iyi Türkçe konuşuyor. Tercümanlığı da o üstleniyor. Ankara’nın ilçelerinden Şereflikoçhisarın inşaatlarında çalışmadığı zamanlar Ankara’ya gelip geri dönüşüm sektörünün en alt kısmında kağıt vb toplayıcılığıyla geçinmeye çalışıyor. Arkadaşları da onun gibi ve çoğunlukla Ankara’nın Sincan, Mamak ve Altındağ gibi ilçelerinde gecekondu bölgelerinde yaşıyorlar… En iyi ihtimalle günlük 50 TL alabildiklerini. Havaların kar yağışlı olmasının işleri iyice düşürdüğünü söylüyor. Islak kontraplak parçalarını yakmaya çalışarak ısınma çabalarına rağmen hepsi de sıcak bir sohbeti benimle paylaşıyorlar. İçlerinden biri sigara içiyor. Birer sigara yakıp sohbete devam ederken ıslanan ayaklarını bu isli ateşte kurutmaya çalışıyorlar. Bir ara burada evlenip memleketlerine gidip gitmeyeceklerini soruyorum, gülerek “gelmezler ki” diyorlar.
Ankara Etimesgut Fotoğraf: Bülent Han
Elbette Suriyeliler kadar gündemde değiller. Çokça kıyaslamaya tanık oldum. Suriyelilerle uzun bir zaman birlikte çalıştım.Onlarla da sohbet ettim.Bize zoraki katlandıkları her hallerinden belli. Daha eğitimliler. Daha çok birlikte hareket etme eğilimleri var.
Manzara umut uyandırmıyor
Son bir kaç yıldır Afganlıların da bir çoban piyasası oluşturduklarını, birbirlerine İstanbul merkezli olarak iş pasladıklarını duyuyorum. Kapitalizm Afganları sadece şimdilik dönüştürmemişken, hızla bir dönüşüm yaşadıklarını da gözlemlemek mümkün. Kendi genç nüfusunun işsizlikle cebelleştiğini bilmesine rağmen alt yapısını hazırlamadan bunca göçmenin ülkeye yayılmasında da sakınca görmeyen bir anlayışın gelecekte doğacak sorunlar için bir çözüm programını varsaysak bile çok umut uyandırmıyor manzara.
Ankara Ayaş 2016 Fotoğraf: Bülent Han
Afganlar ve Suriyeliler şartları sağlandığında bu ülkeye değer katabiliyorlar
Ancak şu çok net hem Afganlar hem Suriyeliler koşulları oluşturulduğunda bu ülkede asalak olmadıklarını yaptıkları ve çalıştıkları yerlerde gösteriyorlar.Ve asla bu ülkenin yoksullarının yoksulluk kaynağı göçmenler olmadı.Onlar henüz yokken de çalışanların yaşam şartları, açlık yoksulluk sınırları belliyken ücretlerin durumu ve çalışanlardan alınan vergiler hiç de çalışanlar lehine olmadı.Yatlarını ve katlarını göçmenler geldikten sonra kaybetmedi ücretli kesim.Çok bariz şekilde Avrupa göçmenlerin kendilerine kadar ulaşmasını istemiyor ve Türkiyeyle bu konuda sıkı pazarlıklara giriyor.Göçmenler için ayırdıkları bütçeler var.Bu bütçelerin ne kadarı, göçmenlere daha iyi yaşam şartları sağlamaya harcanıyor, denetime açık mı bilinmez.Ancak paranın olduğu her alanda olduğu gibi bu alanda da bolca konuşulanlar var. Neler yapılabilir; çokca konuşulabilecek bir konu. Şu bir gerçek, Afganlar ve Suriyeliler şartları sağlandığında bu ülkeye değer katabiliyorlar.
Tebrik ederim ön yargı kokmayan objektif bir yazı. Bülent Abi ayrıca Çinin eğitim kampları ile ilgili eleştirilerinizden dolayı tebrik ederim . Evet Mao emperyalizme karşı idi. Ancak şimdiki yöneticiler kapitalizmin esiri olmuş ve Doğu Türkistanı sırf bu yüzden sömürmek için kıskaca alıyor, zulüm ediyor. Saygılarımla.