Üniversite yılları boş ve gerçekleşmesi imkansız hayaller ile tükenmekte iken son senemde Erasmus Öğrenci Değişim Programı ile Slovenya'nın Maribor kentine gitmem benim için üniversite yıllarına farklı bir pencere açmıştı. Slovenya savaştan çıkmış olmasına karşın modern bir yaşam tarzına ve toplumsal anlayışa sahip bir ülke olmakla birlikte doğu Avrupa ülkesi olmasına rağmen modern yaşamın izleri beklentilerimi üstünde bir manzara ile karşılaşmama neden olmuştu.
Toplum Karmaşası
Maribor'da bulunduğum süreçte kuzenimde Stockholm'de okumaktaydı. Onu ziyaret maksadı ile Budapeşte uçuşlu bir yolculuğa başladım. Bu yolculuk kendimi, düşüncelerimi ve farklı yaşam tarzlarına yaklaşımını sorgulamama neden olmuştur. Yolculuğumuz aynı kompartımanı paylaştığımız, biri Sloven, biri Hırvat ve diğeri Boşnak üç yolcunun farklı duraklarda binmesi ile kültürel çatışmaların yaşandığı bir serüvene dönüşmüştü.
Burada diğer yolcular sadece dini farklılıklar anlamında değil temsil edilen yaşam tarzları ve etkileşim halinde bulunulan toplumların tezahürleri ile de birbirlerine ile çatışma halinde olmaları hasebiyle önem arz etmektedir. Nitekim Slovenya Avrupa Birliği üyesi olan komşusu İtalya'nın daha çok etkisinde kalmış, Yugoslavya'dan ayrıldıktan sonra daha modern bir yaşam dizayn ermiş bir topluluktur. Bunun yanı sıra Hırvatistan ise Avrupa Birliği Uyum yasaları ile boğuşan Avrupa Birliğine girme konusunda çekinceleri bulunan ve daha çok Alman kültürü etkisinde kalmış klasik bir doğu Avrupa toplumdur. Bosna Hersek ise Avrupa'nın istenmeyen çocuğu dini yaşam olarak diğer toplumlardan farklı bir yaşayışa sahip, Alman kültürü etkisinde kalmış, gelişmişlik anlamında diğer ülkelere nazaran daha geri kalmış bir toplum.
Aynı Dilde Üç Yabancı
Bu birbirinden farklı kültürlere ve yaşam tarzlarına sahip üç yabancı ile başlayan yolculuğumuzun sessizliğini onlara göre daha yabancı olan ben bozdum. Bu üç yabancı birbirlerinin dilini anlayabilmek ve konuşabilmektedir. Birbirine yabancı veya birbirine dostane olmayan bu üç toplumun üyeleri aralarındaki farklılıkları birer değer olarak görmektense bir diğeri için eksiklik olarak görmekte ve birbirlerini ağır bir şekilde eleştirmektedirler. Sohbet derinleştikçe konular öğrencilik ve genel yaşamdan siyaset, din ve toplumsal çatışmalara kayınca dış görünüş olarak birbirlerinden ayırt edici bir farkı bulunmayan, yüz yapısı, ten rengi gibi ırksal ve genetik ayrımlar taşımayan bu üç genç bir anda birbirlerinin ilginç bir şekilde düşmanı oldular.
O kadar hararetli tartışıyorlar ki yanlarında benim olduğumu unutup İngilizce'den kendi dillerine geçiş yapmışlardı bile çoktan. O kompartımanda anladım ve idrak ettim ki aynı yöne giden bir trenin farklı vagonlarında olmakla birbirini suçlayan yolculardan bir farkları yoktu bu üç gencin ve edinilmiş düşmanlıklar insanlığımızın önüne geçmekteydi her zaman olduğu gibi.
0 Yorum