Ancak ülkede yoksulluk oranı da hayli yüksek. Bu sebeple hastaneler, masraflarını karşılayamayan binlerce insanı rehin tutuyor.
Tıpkı yoksulluk oranı gibi dindar ve inançlı insan sayısının da hayli yüksek olduğu bu ülkenin hastanelerinde rehin kalan birçok hasta „tanrının eli” tarafından yapılacak bir müdahalenin ümidi içinde bekleyişini sürdürüyor.
Şimdi sizleri BBC, Nijerya’nın (Haber: Linda Pressly) da haber yaptığı „modern zaman kahramanlık” hikayelerinden birini okumaya davet ediyor…
Zeal Akaraiwai, kanatları yok – deri koltukları ve sıfır motoru ile göz kamaştıran siyah bir Mercedes marka otomobile sahip – 40 küsur yaşlarında, saçı düzgünce tıraşlanmış bir finans danışmanı.
Hastane otoparkına giriş yapıyor ve birkaç sosyal hizmetler görevlisi tarafından karşılandıktan sonra aracını parkedip, binaya giriş yapıyor.
İçerde yaptığı ilk iş „listeyi” sormak. (Masrafları karşılayamadıklarından ötürü hastanede rehin tutulanların listesi)
Listedeki bazı isimler haftalardır hastanede kalmaya zorlanmış. Bazı hastaneler bu masraflar için taksitli ödeme planları yapmış olsa dahi henüz ilk taksiti bile ödeyemeyecek durumda olanlar var.
Zeal listede en müşkül durumda olanlardan birinin yanına doğru ilerliyor, yanında sosyal hizmetler görevlileri var. Erkeklere ayrılan yıkık dökük bir hastane koğuşuna giriyorlar. Zorlayıcı koşullara rağmen harıl harıl çalışan ve hastalarla ilgilenen hemşireler ortalıkta geziyor.
Sonra bir hastaya yaklaşıyorlar ve sohbet başlıyor…
Zeal hastanın yanına iyice yaklaşarak eğiliyor ve soruyor „Sana ne oldu?”.
Berber olduğu anlaşılan genç adam „kimliği belirsiz bir kişi tarafından” vurulduğunu söylüyor.
Bu durumda çalışamayacağı ortada olan adama Zeal soruyor „ Peki hastane masraflarını kim ödeyecek?”. „Tanrı’ya dua ediyorum” diye yanıtlıyor genç adam.
Zeal adama kim olduğundan ve ne yapacağından bahsetmiyor hal böyle olunca adam da Zeal’ın kimliğini öğrenme gereği duymuyor.
Aynı günün ilerleyen saatlerinde Zeal, genç berberin 250 ABD Doları tutarındaki hastane faturasını ödüyor. Bunu yaparken kimliğinin gizli kalması için de hastane çalışanlarını sıkı sıkı tembihliyor.
Zeal masraflarını ödediği hastaların onu tanımasını ve Zeal ismine karşı minnet borcu hissetmelerini istemiyor. Ancak bu olaydan haberdar olan herkesin „Bir melek geldi ve hastane masraflarını ödedi” şeklinde kısa bir hikaye anlatmasını talep ediyor. Bu sebeple Zeal yaptığı bu yardımlara „Melek Projesi” adını vermiş.
Zeal’a göre yardıma muhtaç insanların hastane masraflarını karşılamak inancının, eyleme dönüşmesinde bir araç. Ayrıca insanları başkaları adına bir şekilde faydalı olabilecek işleri yapmaları adına teşvik etmek için bir örnek teşkil ettiğine inanıyor.
Zeal bu yardımları yaparken kendi arkadaşları ve ailesinden gelen bağışları da kullanıyor ve bu bağışları da büyük bir gizlilik içinde kayıt altına alıyor.
Bugün Zeal sosyal hizmetler görevlilerinden aldığı listedeki bütün isimleri tek tek ziyaret etti ve sekizinin hastane masraflarını ödeyebildi. Ancak Zeal’ın da sınırsız bir bütçesi olmadığı için kendi belirlediği bazı öncelik kurallarına göre seçimler yapmak zorunda kaldı.
Bu noktada Zeal yaptığı iyiliklerin kendisini mutlu ettiği kadar üzdüğünü de sık sık vurguladı. Zira devletin yapması gereken bir görevi yapmaması ve kendisinin de hastalar arasında seçim yapmak zorunda kalması hem sinir bozucu hem de üzücü bir durum.
Bu noktada, “Kahramanlık, yaptığı iyilikle övünmek değil, yapamadığı iyilikler için üzülmektir” diyebiliriz.
Zeal’ın hayıflandığı bir diğer nokta ise Nijerya vatandaşlarının zorunlu sağlık sigortalarını ihmal etmeleri yüzünden ortaya çıkan sonuçlarla çok sık karşılaşıyor olması.
Ancak hasta ziyaretleri sırasında birçok farklı durumla karşılaşan Zeal’ın dönüp dolaşıp farkına vardığı nokta devletin sağlık sistemi konusunda skandal uygulamalara sahip olması.
„Sağlık sistemini çok daha iyi hale getirmemek için hiçbir sebep yok, hükümet içinde bu sistemi düzeltebilecek güce ve akla sahip birçok siyasetçimiz var” diyor kızgın bir ifadeyle Zeal.
0 Yorum